TUZSUZ YİYEREK HAYATINIZIN TADINI TUZUNU KAÇIRMAYIN

 
İç Hastalıkları, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü,  ‘3 tehlikeli  beyaz’ diye tanımlanan un ve şekerle birlikte sayılan tuzu aşırı tüketmek kadar tamamen kısıtlamanın da zararlı olduğunu söyledi. İnsan için yaşamsal önemi olan bu minarelin eksikliği halinde birçok sağlık probleminin kaçınılmaz hale geleceğini belirten Gümürdülü, ölçülü kullanılan tuzun büyük yararlarının olduğunu Günlük sodyum ile tuz ihtiyacının farklı olduğunu ve günlük  5-6 gr  tuzun, ihtiyacı karşılamaya yeteceğini kaydetti. 
 
Tehlikeli üç beyazdaki tuzdan ziyade, şeker ve undan uzak durulmasını öneren Prof. Dr. Gümürdülü, unlu gıdalar ile rafine şekerlerin doğrudan insülin direncine neden olarak hücreleri bozduğunu, kilo aldırdığını ve vücudu yaşlandırdığını ifade ederken tamamem tuzsuz yemeninde zamanla cildi kırştırdığını belirtiyor. Unlu ve şekerli gıdalar hiç tüketilmese bile bünyenin ihtilacı olan şeker’in sebze, meyve ve sütlü yiyeceklerden alınabileceğini bildiren Prof. Dr. Gümürdülü, “Ama tuz öyle değildir; bu önemli mineralin eksikliği halinde bir çok sağlık sorunu ile karşılaşabiliriz. Dozu kaçırılmadığında kullanılan tuzun büyük yararları olduğunu belirtirken sağlıklı kişilerde çoğunun zarar olduğunu söyledi. 
Tuzun yetersiz alınması durumunda Kusma,Zihin bulanıklığı, Kas yorgunluğu, Ağrı ve kramp, İştah azalması, Solunum yetersizliği gibi durumların görülebileceğini belirtti.
 
Özelliklede Aşırı sıcak havalarda ya da fazla egzersiz yapıldığında veya fazla beden hareketlerinde terlemeyle, ateşli hastalıklarda, terleme ve idrarla, ishallerde ise dışkıyla su ve tuz kaybedilir.
Terleme ile tuz kaybını önlemek için su ile birlikte günlük sıvı tüketimini yavaş yavaş arttırınız.
Tüketilen tuzun büyük bir kısmı mutfak masasında yemeklere eklenen tuzdan değil, işlem görmüş besinlerden gelir. İşlenmiş besinler tuz alımının 75’ ini oluşturur.
 
Tuza Neden Çok Dikkat Edilmelidir?
 
Birçok insan fazla tuz alımından etkilenmez. Çünkü vücut fazla
tuzu atar. Ancak toplumun 30’undan fazlasının tuza  duyarlı
kan basıncına sahip olduğu düşünülmektedir(Hipertansiyon). Bu bireylerin diyetlerindeki fazla tuz, yüksek kan basıncını oluşturmaktadır.
Sodyuma duyarlı kan basıncı yüksekse, sodyumun azaltılması kan basıncının
düşürülmesinde yardımcı olabilir.
 
İYOT İÇEREN TUZUN YARARLARI
 
Yemeklere lezzet katan tuzda yer alan maddelerden tuzun hücre zarlarının dışarısıyla alışverişini sağladığını açıklayan Gümürdülü, tuz olmadığında vücut hücrelerinin birçok görevini yapamayacağını belirtti.
 
Sodyumun potasyum ile beraber hücreler arası ve hücre dışı sıvıların dengede tutulmasını yardımcı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü,  “Minerallerce zengin, doğal yöntemlerle elde edilmiş iyot içeren tuzları kararında  kullanmanın sağlık için vazgeçilmez olduğunu belirtti. Vücudumuza yiyecekler ve içtiğimiz su ile aldığımız iyot, yaşam için zorunlu olan minerallerden birisidir. Günlük iyot ihtiyacının yüzde 90'ı gıdalardan, yüzde10'u içme suyundan temin edilir. Vücudumuzun gelişmesi beyin ve sinir sistemimizin çalışması, aktivitelerimizin ve vücut ısımızın sürmesini sağlayan tiroid bezi hormonlarının yapımı için de iyot gereklidir.” diye konuştu. Tuz kullanırken iyotlu tuz kullanmanın daha akılcı olduğunu belirtti.
 
STRES GİDERİCİDİR
 
Beyindeki  serotonin ve melatonin önemli hormonlarının korunmasını sağlayan tuzun güçlü bir stres giderici özelliğe sahip olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gümürdülü, bu minarelin hücrelerdeki dengeyi ve kalp atışlarını düzenlediğini, asit artıklarının böbreklerden atılmasını sağladığını, besinlerin bağırsaklardan emilmesine yardımcı olduğunu anlattı.  
 
Günde 5 gr. tüketilen iyotlu tuz ile ortalama 150 mikrogram iyot alındığına işaret eden Gümürdülü, “Yeterli tuz alınmadığında, bitkinlik, kas krampları, sersemlik hissi, bulantı ve vücutta kuruma ve ciltte kırışma meydana gelir. Bu sebeple hemen gerekli tuz takviyesi yapılmalıdır. Müdahale edilmezse özellikle bebeklerde ve yaşlılarda ölüme bile neden olabilir.” bilgisini verdi.
 
GEBELİKTE İYOT EKSİKLİĞİ
 
Gebelikte iyot eksikliğinin anne karnındaki bebeğin beyin ve beden gelişimini olumsuz etkilediğini dile getiren Gümürdülü, hamilelikte iyot eksikliği düşüklere, ölü doğumlara, bebeğin özürlü doğmasına, zekâ geriliğine veya cüceliğe neden olabileceğini bildirdi. 
 
Çocukluk ve gençlik döneminde de iyot yetersizliğinin bedensel ve zihinsel gelişimi engellediğine değinen Prof. Dr. Gümürdülü, “Yetişkinlerde iyot yetersizliği guatrın yanı sıra beden ve zihin fonksiyonlarında dengesizliklere ve bozukluklara da yol açmaktadır. İyot yetersizliğinin neden olduğu hastalıkları tedavi etmek hem zor hem de pahalıdır. Buna karşılık iyotlu tuz kullanmak hem sağlıklı hem de ucuzdur.” şeklinde konuştu. 
 
AŞIRI TUZ TÜKETİMİ DE ELBETTEKİ ZARARLI
Aşırı tuz tüketiminin yüksek tansiyon ve kalp ve damar hastalıklarına yol açtığının altını çizen Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, şöyle devam etti:
 
“Aşırı tuz, idrardan kalsiyum atılımını artırarak, kemiklerin erimesine yol açabileceğinisöyledi. Vücudun sodyum dengesini sağlamakla yükümlü organı böbreklerdir. Sağlıklı böbrekler fazladan alınan sodyumun büyük bir kısmını kolayca atmaktadır. Tuzun fazlası terleme ile de atılır. Böbrekler istenin oranda çalışmadığında fazla tuz bünyede birikir. Vücutta sodyum birikir; yüz, bacak ve ayaklarda şişmeler meydana gelir. Vücutta aşırı sodyum birikmesi sonucu oluşan bu belirtilere tıp dünyasında ‘ödem’ denilmektedir. Tuzun fazlası sadece ödem yapmaz. Damarlarda dolaşan sıvı miktarının artmasına, kan basıncınızın yükselmesine (hipertansiyon), kalp ve böbrek hastalıkları ile felç riskinin artmasına da neden olabilir.”
 
Prof. Dr. Gümürdülü, özellikle genetik öyküsünde hipertansiyon, kalp ve böbrek yetmezliği riski olan bireylerin tuz miktarını ölçülü tutmak zorunda olduklarını sözlerine ekledi ve özellikle atını çizdi. 
Exit mobile version